İBB’ye yönelik 4. Dalga operasyonunu “son dakika” diye duyurdu ajanslar.

Dalga üstüne dalga.

Durmuyor ve kesintisiz devam ediyor işte.

Böylelikle İBB’de içeri atılmayacak yönetici kalmayacak herhalde.

Sebep?

İddia o ki: Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması veya gösterilmesi ile başladı malum dalgalar.

Yani, iktidar İmamoğlu’nun defterini dürmek için düğmeye bastı.

Tamam mı? Peki tamam diyelim ve azıcık bir geriye gidelim mi?

*

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “adaylık dayatması” ile iktidarın ekmeğine yağ sürdüğü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından CHP’de başlayan “Değişim” rüzgarında “tavşan aday” diye değerlendirilen Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu tam desteğiyle genel başkan oldu.

Sonra ne oldu? Hangi üst müdür, alt mıdır hangi akıldır bilinmez, “şimdi!” diye pat Cumhurbaşkanlığı seçimlerine üç yıl kala İmamoğlu’nun adaylığı gündeme geldi. İmamoğlu’ndan daha güçlü olduğu tüm anketlerin ortaya koyduğu Mansur Yavaş konuşulmadı bile. Hem zamansız hem de haksız olarak görülen bu adım halen daha anlaşılamadı ki. CHP’de eğilim yoklamasını önseçim diye yaldızlayarak tek adaylı örgüt içi oylama ile “İmamoğlu adayımızdır” dedi Özgür Bey! Önümüzdeki üç yıl içinde bir başka aday olmak isteyenlerin önünü kesen ve açıkça fırsat eşitliğini de yok eden bu antidemokratik karar sonrası iktidar düğmeye bastı.

Yol belli engelleme.

Önce İmamoğlu’nun üniversite diploması iptal edildi ve ertesi günü de gözaltına alınarak, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda önünün kapalı olduğu/olacağı dalgalı operasyonlarla anlatıldı.

Sen misin böyle yapan, iktidara isyan eden milyonlar sokağa döküldü.

İmamoğlu’nun gözaltını alınması fırsat oldu, her yer eylem her yer direniş dalgasına dönüştü sokaklarda.

Ne ilginçtir ki; bu arada yapılan araştırmalarda yine öne çıkan isim Mansur Yavaş olmasına rağmen, (halen daha da öyle) CHP yönetimi 7/24 İmamoğlu demeye devam etti/ediyor.

Allah Allah! Bu nasıl bir İmamoğlu sevgisi ve baskısı.

CHP’de ANAP kökenli İmamoğlu el üstünde tutulurken, ülkücü kökenli Yavaş’ın “Bizi halk belediye başkanı olarak seçti. Seçimlere daha çok var, işimize bakalım” sözlerindeki altı çizilecek vurgu bile gözden kaçırılırken, ülkenin siyasi ve ekonomik dengesinin ayarı kaçtı. DEM’lilere gösterilen hoşgörü sanki milliyetçi Mansur Yavaş’a gösterilmeyecek gibi bir fotoğraf ortaya çıkarken, mecburiyetten Yavaş’ı aday gösterilebileceği ve sonrasında da bayrağı İmamoğlu’na teslim edeceğini bile konuştu Özgür Bey ya!

Özgür bey; koskoca Yavaş’ı kamuoyu önünde “emanetçi” durumuna düşürme saygısızlığını yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

İnanılır gibi değil!

Bu İmamoğlu hayranlığını ve bağlılığının sebebini merak etmemek mümkün değil.

Neler oluyor aralarda?

*

İmamoğlu gündemiyle ülke meşgul edilirken, bebek katilinin affı konuşulmaya, Türkiye’nin tapu senedi Lozan antlaşması tartışılmaya, yapılmak istenen yeni Anayasa’da Türk ifadesinin yer almayacağı iddialarını bile duyuyoruz.

Şimdi soralım mı hep birlikte; İmamoğlu’nun hangi akla hizmet bu zamansız bir Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyundu?

Acaba! Acaba bir güündem karartması olabilir mi?

*

Gerçekten de aklı hiç başında kimsenin “bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” diye yorumlayamayacağı şu İmamoğlu konusunda “böyle siyasi taktik mi olur?” diyenlerdenim.

Otur belediye başkanlığını yap ve zamanı gelince, diğer başka aday adaylarının da demokratik haklarını kullanmasına saygılı olurken, seçim kurulları tarafından yapılacak ön seçimden birinci çıkıp adaylığı kazan.

Hayır ! “Ben adayım ben!” diye dayatmak oldu mu şimdi?

Olmadı!

Yüzlerce belediye çalışanı hedef oldu ve hapislere düştü.

Herkes tedirgin ve huzursuz.

İmamoğlu şimdi bu toz duman arasında gelişmeleri sağduyu ile değerlendirerek çok iyi bir özeleştiri yapmalı.

Bu özeleştiriyi yaparken, öncelikle kendisinde var olan çok ama çok yüksek “ben” egosunu kontrol altına alabilmeli.

Dalgalar bitmiyor.

Anlaşılan o ki, bitmeyecek de.

Arada yananlar da “Niyazi” olacak.

*

Önceki seçimde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını “Köprüden önce son çıkış” diye dayatan o gizli ve sinsi akıl, normal seçimlere kadar toplumun tüm enerjisini tüketmek mi istedi ki, bu saçma bir dönemi yaşar oldu.

Bir şeyler var bu İmamoğlu olayında bir şeyler.

Sorguluyorum ve hiçbir “mantık” bulamıyorum.

NOT: Benim anlayamadığım bir konu da, İBB’de gözaltına alınanlar arasında devletimizin memurları yok mu? Bolu’daki yangında ölen 78 vatandaşımızın soruşturmasında Turizm ile Çalışma Bakanlığı bürokratlarına dokunulmazken, İBB’deki bu işler nasıl dalgaya dönüşüyor?