Kökenimiz Ormanlı’nın Sinitli Köyü… Eskiden her köydeki ailelerin bir lakabı vardı. Bizim aileye de köyümüzde (1987’den itibaren mahalle) “Paşalar” derler.
Yıllar boyu hep merak etmişimdir ailemize neden “Paşalar” dendiğini.
Hatırladığım iki şey; dedem Durmuş Bektaş’ın o eski nüfus kağıt belgelerinde “Paşaoğlu” yazdığıdır.
İkincisi de bizim o yıkılan en alttaki ahır ile birlikte üç katlı ahşap evdeki süslü kılıç ve kamadır. Çocuk iken yaz tatillerinde bizleri köyümüze gönderirlerdi. Bu sayede köy yaşamını tam da işlerin yoğun olduğu dönemleri yaşayarak görme şansı bulduğum yıllarda, o kılıç ve kama ile çok oynamışlığım var. Sonraları o kılıç ve kama ne oldu bilmiyorum. Kime sorduysam da yanıt alamadım.
Bayramlarda giderim köyüme.
Geleneksel saygıya uyarak büyüklerimi ziyaret etme alışkanlığımı hep sürdürdüm. En son Ekim 2024’de ağabeyim Necati Bektaş’ın da vefat etmesinden sonra ailemde büyük olarak bir tek ben kaldım. Ancak yine de gittim ve son vefat eden abimin eşinin taze acısını paylaştıktan sonra, dünyadan göçüp gidince benim de aralarında yer alacağım aile mezarlığında o çok merak ettiğim sorunun yanıtını buldum.
Yengem Fatma mezarlarımızın başında dedi ki:
“Abin askerde iken ben Solalı (Sofular) Eycem ile yatardım. (Babaanne-anaanne. Bu bölgelerde Eyce ifadesinin karşılığıdır. Eyce, Ece’den gelir. Yani Kraliçe. Türk boylarında kadın öndedir. Eyce’nin kocasına da “eycebuva” derler. Yani, kraliçenin kocası.)
Yengem anlatıyor:
“Eycem, kocası Durmuş’un mezarının ayak ucunda ‘benim anam babam burada yatıyor” dermiş. Madende başçavuş olan Durmuş’un babası Eyüp, anası da Emine.
İşte o Eyüp askermiş. 20 yıl askerde kalmış. Yılda bir kez izine gelirmiş. Geldiğinde göğsünde bir çok madalya olurmuş. Hatta eycem derdi ki, “Şu emine garı (Kaynanası için) hiç gün yüzü göremedi. Çünkü kocasını ancak yılda birkaç güncük görebiliyormuş.”
Araya girdim:
“Yani Eyüp Paşa gelip karısını hamile bırakıp gidiyormuş.”
Güldük gülüştük.
Yengem devam etti:
“İşte Solalı Eycem, Paşalar lakabı oradan geliyor derdi. Çok varlıklı adammış bu mezarlıkları da o bağışlamış. Askerlik sonrası zaten fazla da yaşamamış”
Şimdi taşlar yerine oturdu işte.
Evdeki o benim çocukluğumda çok oynadığım kılıç ve kamanın sırrı da çözüldü.
Demek ki ben şimdi Paşa torunuyum.
Heyt!
Sinitlili Paşa torunu var karşınızda !
Anı sepetimin içindeki yıllarda tahmini 60 yıl öncesine gittiğimde, bizim köyde “Paşalar Çeşmesi” vardı. O çeşmenin bizim olduğunu söylerlerdi.
Ben de gurur duyardım köyümüzde çeşmemiz var diye.
Bir heyt daha çekeyim şimdi; heyt!
Soyağacında 1820 li yıllara kadar gidilebiliyor.
Araştırdım o Eyüp Paşa’nın babasının adı da Mustafa.
Dedem, dedesinin adını babama vermiş.
Babam da kendi dedesinin adını bana yapıştırmış.
Aile geleneği yeni kuşaklara kadar uzanıp gelirken, 1979’da vefat eden abimin adı da Durmuş. Babamda babasının adını abimde yaşatmış.
Şimdi öyle mi?
Şimdi isimler çok afili.
Farklı içeriklere sahip.
Neyse, karşınızda bir paşa torunu var. Son yıllarda paşaları derdest edip ordudan atsalar da, biz eskinin eskisi paşa torunuyuz diye kendimize pay çıkarıp egomuzu besleyelim.,
Dikkat!
Karşınızda kimin torunu var?
Eyüp Paşa’nın!