Çok uzun zamandır hemde bu sıklıkla vilayet tarafına gitmediğinden olsa gerek,ayrıca eski yolun kahrını çilesini de iyi bilen birisi olarak bu son gidiş gelişlerde oldukça değişik duygular yaşadım.

Şimdiki yolun zemini de gayet güzel olunca, aradaki mesafede neredeyse yarım saate düşmüş.

Geçmişte Vilayete giderken ya içinden ya kenarından kıyısından geçilen yalı köylerinin nerede kaldıklarını anlamak için sapaklarına konulan Kandilli ’ye Bayat’a şu km, Sücüllü’ye Terzi köyüne bu km yazan levhaları bakmakgerekiyor.

Yol üzerinde yalnızca köylerin mesafesini gösteren levhalar yok, tarihi ve turistik yerler için kullanılan kahverengi zemine yazılmışbir iki levha daha var.

Bir tanesinde Yumurta Kayalar yazıyor.

Yanlarına konulan tanıtıcılevhalara,buradaki birkaç kayanın veya taşın 550 milyon yıllık başkalaşım neticesinde oluştuklarıyazılmış.Burası yakın zamanda Vilayet yetkilileri tarafındanda ziyaret edilmişti, tarihi ve turistik bir yer olması gerektiğine vurgu yapılmıştı.

Hatta Valilik bu kayaların Unesco dünya mirası jeositler olduğunubile söylenmişti.

Türkiye’de yalnızca tek bir yerde o daSalihli Kula’da Unesco’nunJeosit koruma alanının olduğunu biliyordum.Neyse Unescoburayı da duyar listesine alır diyeceğim de.

Esas meramım başka!

Bu gibi kalıntılar insan eliyle, gayretiyle, emeği ve çabası ile ortaya çıkmadığından olsa gerek bunları korumakta kollamaktaileri dönemlere taşımaktaçok zorlanmıyoruz.

Halbuki insanın kendi yarattığı çok emek verdiği, çaba harcadığı hatta yapıldığı zamanı ve koşulları değerlendirirseniz çok çok paralar bile harcadığı büyük fedakarlıklar gerektiren eserleri koruyupkollamada, nesilden nesile taşımadaki karne notumuz çok zayıf.

Bu alanda sınıfı geçmemiz mümkün gözükmüyor.

Hemen akla geliyor,daha sıcağı üzerinde derler ya.

Mesela Kemerdeki tarihi bina, tren bakım atölyesi, mesela OnYedi ’deki Varagel, mesela maden sahasındaki üretimi kasabaya taşıyan, ordan deniz yoluyla her tarafa gönderilmesini sağlayan 1953 de faaliyete geçen demiryolu.

Gerçi son zamanlarda Kandilli ile ilgili bayağı bir konuşmalar oldu vaatler verildi, ahali oldukça da sevinmişti heyecanlanmıştı.

Bende merak edip sormuştum.

Bu yapılacağı söylenenler için ne kadar bütçe ayrıldı? Ne zaman nereye, ne kadar harcama yapılacak?

Vaat eden belki kamuoyunu bilgilendirmiştir ama ben duymadım.

Kasabanın iki tane vekili var. Ben ben demeyi tercih eden de var, biz demeyi bilende var. Heyecanlılar, çalışkanlar, araştırıyorlar sorguluyorlar.

Kasabalıya umut veriyorlar.

Kasabalı birlikte hareket ederlerse, sorunlarınındaha hızlı,daha kolay çözüleceğine, kasabasının hak ettiği istenilen seviyeye daha hızlı ulaşacağına inanıyor.

Öyle ya saymakla bitmeyecek kadar çok mesele var.

Bir iki gün önce KERÇEPsivil toplum örgütü,kasabanın hava kirliliği ile ilgili bir kamuoyu araştırması açıkladı.

Sonucunu ne siz sorun, nede ben söyleyeyim.

Kasabalıyeni öğrenim dönemi başlıyor, yıkılan okullar yapılmadığı gibi yeni yeni yıkımlar yapılıyor.

Ne olacak bu durum diye soruyor.

Eee, daha dün kasabanın Belediye Reisi, kasabanın velinimeti fabrikanın,bırakın şehrin havasını suyunu denizini mahvetmesini, kasaba ahalisinin hatta memleket hazinesinin toprağını bile gasp etti diye feryat ediyordu.

Kararlılıkla, aklıselimle birlikte hareket edilirse bu sorunlar üstesinden gelinmeyecek şeyler değil.

Bu talepler ve tespitler kimsenin şahsi menfaati için, birileri adına yapılması istenilen şeyler de değil.

İlker Öncel yakın zamanda kitabını yayınladı. Eline emeğine sağlık okuyucusu bol olsun.

Kitapta tam da bu günlere örnek olması açısından, o günün şartlarında nelerin nasıl yapıldığını, başarıldığını birlik ve beraberliğin nasıl netice verdiğini anlatan tarihi bölümler, belgeler var.

Yazının konusuna katkı yapacağına inandığımdan, yazarının da iznine sığınarak Geçmişe İzdüşüm kitabından bir iki alıntı yapmak isterim.

1937 yılı, kasabanın onca ihtiyacının olduğu yokluk darlık yılları, bu ortamda dahi kasabalının kararlılıkla ve ısrarla en öne çıkarttığı tek taleptek istek bir Orta Okul.

Yazışmalar yapılır talepler gider, cevaplar gelir.

Bakanlık, yer yok der bina yok der kasabalı biz buluruz der.

Bakanlık, para yok der kasabalıbiz onu da buluruz der.

Bakanlık,bu yılın eğitim öğretim planları yapıldı, neredeyse okullar açılacak,tahsisatlar, öğretmen tayinleri planlandı bitti,talebiniz seneye karşılanacak der kasabalı bizimpara almayacak Müdürümüzde Öğretmenimizde varve hazırlar der.

Bu ısrarlı taleplere rağmen o yılın eğitim ve öğretim dönemi Ekim ayı sonunda, kasabada orta okul açılmadan başlar.

Bakanlık,kasabalının bu fedakarlığı geçici bir heves olabilir,çocuklar yarım kalacak bir eğitim sonucu mağdur olurlarendişesitaşıdığından, bu işi seneye planlayalım anlamında son bir yazı gönderir.

Kasabalı vazgeçmez, kararlılığının anlaşılması için tüm sözlerin yerine getirileceğine, hiçbir şeyin yarım kalmayacağına karşılık teminat ve taahhütte bulunur.

Tabi o zamanlarda söz de önemli, vaatler de önemli!

Bakanlık sonunda,Ekim ayında başlayanöğretim döneminin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen, 30 Kasım 1937tarihindeki yazısı ile kasabada Orta Okulun açılmasına,derhal tedrisata başlanmasına izinvermek zorunda kalır.

Hani birliktelik ve karalılık derler ya,o hesap yani.

Nuri ÖZTÜRK / Sapanca