İletişim çağında yaşadığımız iletişimsizlikler karşısında kimi zaman tıkanıyor insan. Yıllar önce bu konuda bir çok seminerlerde ?iletişim ağı kuralım. Bu öyle bir ağ olsun ki, ülkemizin herhangi bir yerinde bir meslektaşımızın başına bir iş geldiğinde yekvücut olarak birlikte mücadele edelim ve destek olalım? önerimin havada kalmasının burukluğunu yaşarım doğal olarak. Bir gün bu gerçekleştiğinde, Anadolu gazetecileri daha güçlü bir dayanışma ağını oluşturacak mutlaka. İşte o zaman, toplumun sesi olan gazetecilerin de güçlü bir sesi olacak ülkemin dört bir yanında. Gazeteci arkadaşım Adnan Küçükvar?ın saldırıya uğradığını dün saat 14.00 sıralarında duydum. Bir gün önce saat 16.00?da meydana gelen olaydan 22 saat sonra haberdar olmam, işte iletişim çağındaki en büyük iletişimsizlikten başka nedir ki? Mesleğin ciddi biçimde örgütlenememesi ve her geçen gün gazetecilik dışındaki çevreler tarafından kirletilmesi karşısında dayanışma kültürümüzü de yitiriyoruz her yeni günde. Osman Sav İnanış Gazetesi?nde iken saldırıya uğramıştı. İHA muhabiri Mefail Aktepe?de. Cha?ndan Remzi Kaçmaz ile Uha muhabiri Atilla Öksüz de yine bir haberde saldırı ile karşı karşıya kalmış, Mefail?in kamerası da kırılmıştı. Ali Rıza Tığ?ı da ayağından vurdular. İlk aklıma gelen bu olaylardan çok önce de ben iki kez saldırıya uğramıştım. Hatta bu saldırıların birinden sonra basın toplantısı düzenleyerek ?susturamazlar? diye açıklama yaptığımda, Ereğli?deki Gündem Gazetesi?nin dışında bu açıklamamı yayımlayan da olmamıştı. Bu alçak saldırıları iyi bilirim. Adnan Küçükvar?ın dediği gibi, saldıranlar değil de azmettirendir benim için önemli olan. Azmettirenler nedense hep sıyırır. Tetikçiler de kimi zaman tutuksuz yargılanarak (ilk sorgusunun ardından bir saldırı daha yapması için olsa gerek) elini kolunu sallaya sallaya gezer. Bizdeki hukuk sistemi, saldırganları korur çünkü. Saldırganlar efe, saldırıya uğrayanlar da gariptir çünkü. Biz, tecavüze uğrayıp canını verenin ailesi adına katilleri bile affedenlerden değil miyiz? Gazetecilik ve saldırı da birbiriyle kardeştir. Bu konuda, etik kurallara uyan (Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi?ndeki maddelere uymak, hakaret ile eleştiri arasındaki çizgisi korumak başta olmak üzere) ve ekmeğini gazetelikten çıkaranların, alçakça saldırılardan korunması açısından alınması gereken önlemlerin var olduğunu kim söyleyebilir. Hrant Dink?in öldürülmesini bile ?Ermeni öldü? diye değerlendiren bir bakış açısının gazetecilerin can güvenliğini koruma konusunda duyarlı olmasını bekleyemeyiz ki. Adnan Zonguldak?ta saldırıya uğradı benim ise canım yandı. Telefonla aradım Adnan?ı ve kendisine üzüntümü ifade ederek geçmiş olsun dedim. Meslektaşıma yapılan bu alçak saldırıyı lanetliyorum. Bu saldırıyı yapanlar ve özellikle de azmettiricilerinin polis tarafından, kanıttan sanığa yöntemiyle titizlikle bulunarak yargının karşısına çıkarılmasını ise sadece umut ediyorum. Umut bizi ayakta tutuyor. Çevremizin dört bir yanı umutsuzlukla sarılmış olsa da!..