CHP Kdz. Ereğli ilçe Başkanı son basın toplantısında ilçe Kaymakamı İsmail Çorumluoğlu’nu düzenlenen etkinliklere AK Parti’nin dışındaki partileri davet etmemekle eleştirdi.

Günaydın!

Kaymakam Çorumluoğlu göreve geldiğinden bu yana tüm etkinliklere AK Partili yöneticileri davet ediyor.

Yani, bu eleştiri için Eylem Ertuğrul çok geç kaldı.

Ha bu, eski AK Parti yönetimi ile yeni AK parti yönetimini farklı görmek ise diyecek bir şey yok. Demek ki, CHP ilçe Başkanı yeni atanan AK parti yönetimini beğenmedi/beğenmiyor.

Diğer yandan, bu güne kadar Ereğli’de göreve gelen kaymakamlar açısından olaya bakarsak, evet Çorumluoğlu Kaymakam gibi hiç kimse iktidar muhalefet ya da muhalefetler ayrımı yapmadığına dönük eleştirilere “haksız” demek pek mümkün değil.

Kaymakamımız bir çok yönden farklı bir tutum ve davranış içinde ise doğru yapmıyor.

*

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hükümet ve AK Parti içinde de tartışma yaratan bir açıklaması oldu.

Konu, Bakanın hasta annesine sosyal medyada yapılan hakaretler ve küfürler idi.

Ya gerçekten anlamak mümkün değil.

Neden hakaret gibi bir aşağılık duyguya kapılarak niye küfreder?

Niye ana, bacı, gardaş dümdüz gider?

O küfredenin anası, babası, büyükleri, bacısı, karısı veya kocası yok mudur?

Valla ne yalan söyleyeyim, ben küfür konusunda tutuksuz yargılamayı kabul edemiyorum.

Küfreden cezasını çekecek.

Eline silah alıp, yok belden aşağıya sıktım diye kimse kurtulamayacak.

Gazeteciyi döven veya organize bir saldırı içinde olanlar serbest kalamayacak.

Bedel ödettirmeden, hangi konuda devletin caydırıcılığı olabilir ki?

Otur klavyenin karşısına ve önüne gelenin onuru ve şerefine dümdüz git ve sonra da savcılıktan elini kolunu sallayarak çık.

Bir de sırıt ve poz ver.

Aynı konuda bir de af olayı var.

Devlet iki de bir af çıkararak polisin, jandarmanın ve diğer güvenlik kuvvetlerinin yaptığı operasyonların ardından yargının verdiği kararları sulandırmamalı.

Çek silahı adam vur ve öldür sonra da birkaç yıl yatıp çık!

Adalet bu olamaz/olmamalı!

*

Tabi ki, ben siyasetçiyim ve ağzıma geleni söylerim, tehdit ederim, hakaret ederim, yargısız infaz yaparım demek de doğru değil ki.

Devlet adabı nezaket gerektirir.

Düşünceyi her ne olur ise olsun eline silah almamış ise demokratik olgunluk ve saygı gerektirir.

Zaten demokrasi azınlık düşüncelerin de özgürce sesini çıkarabilmesinin şartlarını oluşturmak değil mi?

Siyasetçiler toplumun rol modeli olmalı ve söz ile davranışlarıyla örnek olmalı ki, üslup seviyesi korunsun.

Herkes herkesi tehdit ederse o ülkede demokrasi yara alır ve gelişemez.

Lütfen saygı.

Ama serseriliğe de hayır!