Ne kadar zorlu şartlarda yaşasak da; bize moral verecek, keyif alacağımız, en azından sorunlardan uzaklaşacağımız ortamlar arar ya da yaratırız.
Günün stresini atmak için en önemli sığınağımız evimizdir. Eve gelip dinlenmek için televizyonun karşısına geçtiğimizde ister istemez günün haberlerine bakıyoruz.
Haberlerin stresi için hazırlıklı olsak da dayanabildiğimiz kadarını izliyor ve kanal geziyoruz.
***
Şu sıralarda her kanalda İsrail-İran-ABD roket savaşları var. Tabii ki tüm yorumlar Türkiye’nin ne kadar etkileneceği üzerine yapılıyor. Ortak noktaları, karamsarlık ve korku.
Sonuç; bugünümüzden daha kötü günlere gidiyoruz.
Ne yapmamız gerektiğini ise iktidar söylüyor; “İçeride bütünleşelim” diyor.
Nasıl olacağını da anlatıyorlar. Kimsenin bir şey söylemesine ve sormasına gerek yok, biz her şeyi biliyoruz, bize katılın, demeye getiriyorlar.
Soru soranı ve eleştirenleri nasıl susturacaklarını da uygulamalı olarak gösteriyorlar.
Göz önünde ve herkesin haberdar olabileceği gazeteci Fatih Altaylı’yı tutukladılar. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatını bile tutukladılar. Yani sizi savunacak avukat bile bulamazsınız, demeye getiriyorlar.
Cezaevlerindeki katilleri, sapıkları çıkartıp, muhalifler için yer açıyorlar.
***
Bunları yaparken, demokrasiden, Anayasayı değiştirmekten ve içeride bütünleşmekten söz ediyorlar.
İşin kötüsü, iktidar sahipleri bunları toplumun tamamı için söylüyorlarmış gibi anlamak isteyenler var.
Oysa onlar her şeyi kendileri ve yandaşları için istiyorlar. Kurdukları düzeni meşrulaştırmanın yollarını arıyorlar.
Bunun için her yolu mubah sayıyorlar.
Ekrem İmamoğlu cezaevinde tutulduğu sürece, bu ülkede iktidar ortaklarının, demokrasi, barış, Anayasa, kardeşlik, birlik, beraberlik gibi söylemlerinin ciddiye alınması mümkün müdür?
Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu muamele, ondan önce tutuklanan tüm siyasi mahkumlara, genel başkanlara, milletvekillerine, belediye başkanlarına, gazetecilere haksızlık yapıldığı kanaatini de güçlendirdi.
Bunun içindir ki, bırakınız yabancı sermayenin gelmesini, yerli sermaye bile yurt dışına kaçmaya başladı.
***
Merkez Bankası, Nisan ayı ödemeler dengesi rakamları, cari açıkta son iki yılın rekorunun kırıldığını gösterdi. Orta Vadeli Program’da 2025 yılsonu için 28,6 milyar dolar tutarında öngörülen cari açık, ilk 4 ayda 20,3 milyar dolara yükseldi. Yılsonu cari açık hedefinde ciddi sapma yaşanacağı ortaya çıktı.
Bu ekonomik tablonun; Türkiye İstatistik Kurumunun enflasyon oyunları, yandaş sendikaların toplu iş sözleşmelerini düşük bağlaması gibi olasılıklarla düzeltilmesi mümkün değil.
Bunun içindir ki, CHP’nin, Türkiye’nin dört bir yanında yaptığı mitinglere halkın katılımı her geçen gün artıyor.
İktidar, CHP’nin ve muhalefetin önünü kesebilmenin, onları meydanlardan uzak tutabilmenin yollarını arıyor.
İktidarın, CHP’nin Türkiye’nin birinci partisi olduğunu unutturmak, CHP’de ve diğer partilerde iç sorunlar yaratmak için tüm kozlarını kullanacağı anlaşılıyor.
“Daha ne yapabilirler?” diyorsanız, bir sınır çizemiyorum. Çünkü avukatlık kurumunu yok saymak isteyen bir anlayışın sınırı olmaz.
Ama kesin olan bir şey var, yanlışlar büyüdükçe yurttaşlar olarak ödeyeceğimiz bedel artıyor.