Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ; Merhum Başbakan Bülent Ecevit’in Türkiye Cumhuriyeti’nin son dönemde terör örgütü olarak ilan ettiği FETÖ’nün lideri Fettullah Gülen’e sempati duyduğunu, bu sempatinin de yurt dışında açtığı okullardan kaynaklanabileceğini söyledi.

Bu konuda yıllardır bazı iddialar hep gündeme taşınırken, Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan “Biz yurt dışında açtığı okullarını gezdiğimizde kendisini kutladık. Hatta bana ‘bayan eli sıkmaz’ dedikleri için bilerek elimi uzattım ve sıktı” röportajını hatırladım.

O dönem ve Fettullah Gülen!

Ecevit neden Fettullah Gülen’e sempati ile baksın ki?

Sebep ne?

Nasıl bir bilgiye sahip ki, Gülen’in okul davetini kabul edip de gidiyor?

Yıllar sonra olaylar ve gelişmeleri daha berrak görmeye başlıyor insan.

Şimdi çok daha iyi tespit yapabiliyorum.

 

O yıllarda Ecevit’in sağ kolu kimdi?

Hüsamettin Özkan.  

Hatta kamuoyu Özkan’a “Çantacı” adını bile takmıştı.

Özkan, sessiz, sakin ve iş bitirici kimliği ile Ecevit’in tüm politikalarında yanındaydı.

Hatta “kara kutu” da denilebilir kendisine.

Ve şuraya geliyorum.

Ecevit’in rahatsızlığı döneminde kimin Başbakan olması istenildi?

Hüsamettin Özkan.

Hımmm!

Bu konuda kamuoyu baskısı da yaratıldı mı?

Evet!

Peki; Ecevitsiz bir hükümet için Trayko’nın ayakları kimdi?

Kemal Derviş, İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan.

Neden Ecevit’siz bir hükümet gündeme geldi? Sadece hasta olması mıydı sebep?

Hayır! Ameri-Kan Irak’a müdahale edecekti ve Ecevit bu plana destek vermediği için de, hükümet yıkılmadan altı ay önce “ABD Irak’a girecek ve Ecevit Başbakan olmayacak” denildi.

Bu süreç içinde Aydın Doğan, Mesut Yılmaz, İsmail Cem’in tekne gezisinde buluştuğu da yazılmadı mı?

Ecevit’siz hükümeti kurmak için yapılan anlaşmada “İlle de ben başbakan olacağım” diye direten Tansu Çiller’in oyun bozanlık yapması ile senaryonun gerçekleşmediğini de Türey Köse Cumhuriyet’teki köşesinde yazdı.

Derken…

“Seçimlere kadar hükümetteyiz” açıklaması yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir anda “3 Kasım’da erken seçime gidiyoruz” demedi mi?

Dedi.

Olaylar o kadar iç içe geçmiş ve o baş döndüren gündem arasında somut bir gözlem yapamadık ki!

Hatırlayın ülkeyi avucundan tutan tüm medya ve TOBB başta olmak üzere “Ecevit çekil” derken, beklenti Hüsamettin Özkan’ın üzerine nasıl da yoğunlaşmıştı.

Vay!

Ve…. Sonuçta DSP’den Hüsamettin Özkan ve tayfası istifa etti giderek hükümeti yıktı.

Yani; DSP’yi bölenler 1 yıl önce kurulan AKP’nin iktidara getirilişinin zeminini hazırlayıp “buyurun” dediler.

İşte tespitim şudur:

Ecevit’in “oğlum” dediği Hüsamettin Özkan o yıllarda pek önemsenmeyen ve tehlikeli bulunmayan “Fetçtullahçı” kimliği ile mi bu işlerin içinde yer alıp Türkiye’yi yeni bir  sürece hazırladı?

Yani talimatı böyle mi almıştı?

 

Laiklik konusunda çok  duyarlı ve “inançlara saygılı laiklik” anlayışını savunan Bülent Ecevit, biliyoruz ki  Fettullah Gülen ile ilgili en küçük bir şüphe duysa  semtine bile uğramaz.

Uğratan belli.

Ve bu dönemde sessiz kişiliği ile tereyağından kıl çekmeyi beceren Hüsamettin Özkan çok şey biliyor.

Şimdi  DSP’den istifa ederek seçimlere 1,5 yıl kala Türkiye’de yeni bir dönem başlatılmasına bilerek yada bilmeyerek alet olanlar şimdi konuşmalı.

Ama mertçe.

Kıvırtmadan.

O karanlık dönemin perde arkasını anlatmalılar ki, üzerlerine yapıştırılan “kalleş” yaftasından kurtulmanın adımını atmalılar.

 

2002’de çevrilen o büyük tezgahın devamı da, 2007’de gerçekleşmedi mi?

Ne oldu ANAP ile DYP’nin birleşmesi?

Kim engelledi?

Yoksa…

O planın arkasında da mı FETÖ örgütü vardı.

Bugün yaşananlara baktığımızda, 28 Şubat’tan bu yana geçen tüm süreç harmanlanarak tüm karanlıklar ışıklandırılmalı.

Ki, herkes hesabını versin.

Bugün meydanlarda demokrasi aşığı pozları ile kendilerini kamufle edemesinler.

 

Ne kadar çok olaylar yaşadı bu ülke.

Halen daha yaşıyor.

Yaşatıyorlar.

Ama yine yıkamadılar.

Yıkamayacaklar.

Bir kez daha okumalı Eşsiz Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”ni.

Okudukça diriliyor insan.

Güçleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama görev ve sorumluluklarını hatırlıyor.