Prof. Dr. Bekir Bozdoğan, “Çaycuma tarihine kronolojik bir bakış” konulu konferansta “1841’de Çarşamba kazası sınırları içinde taşkömürü bulundu” demiş.

Doğru mudur?

Olabilir!

1829’da Kdz. Ereğli’nin Köseağzı mevkisinde Uzun Mehmet tarafından bulunan taşkömüründen sonra, bölgede herkes “Ereğli’de var ise bizde neden yok?” demiş ve dağ bayır taşkömürü aramış.

Sonraki yıllarda Amasra’da da bulunmuş ve doğaldır ki Çaycuma’da bu buluştan yararlanmıştır.

Sonraki yıllarda koskoca Batı Karadeniz’in bir çok bölgesinde de keşfedilen taşkömürünün ilk kaşifi ve ilk maden şehidi Uzun Mehmet’tir.

Hani iki de bir ortaya çıkıp da “kömür şurada-burada bulundu” diye bilgiçlik taslayanların en büyük körlüğü işte budur.

Doğrudur başka yerlerde de bulunmuş olabilir taşkömürü.

Ama ne zaman?

Uzun Mehmet’ten sonra.

Anlaşıldı mı konu?

Nokta.

*

Hani şu bizi 30 yıldan fazladır meşgul eden yat limanı olayının finalini duyurup da, “Yan gel yat Ereğli. Karadeniz’in yat limanı Sinop’ta kuruluyor” dedik ya.

Ne değişti?

Gık var mı?

Tık var mı?

Şok var mı?

Peki şık şık var mı?

Yok!

Ne var?

Hiç!

Bireysel Ereğli var.

Bireysel ve yandaş-candaş hikayeler var.

Kimsenin umurunda değil yat limanı.

Aynen diğer konularda olduğu gibi.

Ver takkeyi, al külahı.

Şu sıcak yaz mevsiminde muhabbetin deminde dedikodularla oyalanmak var iken kim takar Ereğli’yi.

Kimin umurunda ki?

Kalkınış hareketi bile 32. Sıradan 199’a düştüğünde uyanmamış bir toplum mu uyanacak da, “hey uyanın!” diyecek.

Bir okuyucu tüm iyi niyetini ortaya koyarak yazmış “GAZETE/Cİ/LER ÖNDER/LİK ET/MELİ...” diye ama…
Beş N bir K bile yetersiz bakar mısınız.

Ayrımsız uyuyoruz.

Uyu Ereğli uyu.

Uykuya devam!