Son yayınlanan ABD raporlarında demokraside en geri sıralardayız. 1950’den beri ülkemize kendi anlayışlarında istedikleri türde demokrasiyi getirmek için uğraşıyorlar. Bunun için basın özgürlüğünü baskılayıp kontrol altına alma çalışmaları yıllardan beri devam etmekte ve büyük ölçüde de başarılmıştır. Ekonomi ve orduyu da aşağıda yazdığımız gibi yapınca önerilen demokrasiye giden yol açılmış olacaktır.
Bunun için en kolay metod Salvador modelidir. Bu model, böl ve yönetle bilinir. Böl ve yönette bir örgütü, toplumu parçalar ve birbirine muhalif hale getirirseniz başarmama ihtimaliniz çok azdır. Salvador modeli bizde Tusiad-Musiad, Disk-Türkiş, Eğitim Sen, Kesk, Memur Sen…
Toplumda, kültürel alanda; Arap, Türk, Kürt, ahlaklı-ahlaksız, Sağcı-Solcu, Milliyetçi-Komünist, Tarikatçı, Dinci, Ateist ve de birçok tarikat kurmak akla yatkın olur.
Orduyu ise Irak’ta CIA’nin kurduğu Kesnizani, Türkiye’de FETÖ ve tarikatlar, Mısır’da Müslüman Kardeşler Örgütleri kurarak…
Salvador modelinde amaç toplumu etnik gruplar halinde bölmek, ayrıştırmak, birbirine karşı ayaklandırmaktır.
Bizde Kahramanmaraş, Sivas, Çorum olayları, PKK en güzel örneklerdir.
Ekonomi bozuldukça da, insanların psikolojisi bozulacak ve kendilerini bir grupta var etmeye çalışacaklardır. Bu ise istenilen demokrasiyi getirmek isteyen örgütlerin tam arzu ettiği durumdur. Ekonomik bağımsızlıktan ekonomik bağımlılığa da gidiş arttıkça amaçlarına ulaşmak kolaylaşacaktır. Bu durumlarda hem vatandaş hem de yöneticiler istenilen kıvama geldikleri için kolayca yönlendirilebileceklerdir.
Gürcistan-Ukrayna’da Turuncu Devrim, Tunus-Mısır-Libya’da Arap Baharı buna örnektir.
İran ise biraz daha karmaşık bir konumdadır. Şah rejiminden önce, CIA, Başbakan Musaddık’ı devirmiştir ve yerine Şah’ı getirmiştir. Daha sonra Şah’ı devirerek Humeyni ile İran’da demokrasiye devam etmeye çalışmışlardır. Günümüzde, Humeyni rejimini devirip Netanyahu, ABD ile görüşen Şah’ın oğlunu İran’ın başına getirmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye’de bu yukarıda yazdıklarımız ve benzerleri denenmiş ve denenmektedir.
Ancak her nedense bütün uğraşlara rağmen istenilen kıvama getirilememekte, bir dip yapıp tekrar çıkmaya çalışmaktadır. Günümüzde iktidar demokratikleşme, askeri vesayetten kurtarma sözüyle gelmiştir ama gidişat otokratikleşmeye doğru ivme kazanmaktadır. Geçmiş dönemleri arar hal toplumda gittikçe yaygınlaşmaktadır.
Yukarıda saydığımız demokrasi getirilen ülkelerin durumu ortadadır. Bize de böyle bir demokrasi öngörülmektedir. Kabul edilip edilmeyeceği zamana bağlıdır.
Demokrasi araç ise bozulup yolda kalabileceğini, öyle inme-binme ile bir yere gidilmeyeceğini bilmek gerekir.
Yabancıların bize biçtiği İslam demokrasisi de ne olduğu belirsizdir. Görünen odur ki, emperyalizme/kapitalizme hizmet edecek sömürge ve köleleştirecek demokrasidir. Bizim için demokrasi isteyen dostlarımızdan(?!) ABD'li General Ralph Peter 2006’da yayınladığı harita ve buna benzer AB’de yayınlanan haritalara baktığımızda amacın demokrasi olmadığı görülmektedir.
Amaç SEVR’i canlandırmaktır. Bunun için, T.C., Anayasa, TSK, Milli Eğitim ve tüm ulusal değerlere Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gösterdiği yol ve hedefe sahip çıkmalı, ufkun ötesine bakıp bizi bekleyen bu tehlikeyi görmeliyiz.
Aksi halde, adını bilip içeriğini dolduramadığımız DEMOKRASİ sözleri ile kan haritasına gitmemiz an meselesidir.
Demokrasinin ne olduğu ve nasıl gidileceği örneklerle kitlelere anlatılmalıdır.
TURGUT SIDAL