Cumhuriyet Bayramı coşkusunun patlama noktasına gelmesinin sebeplerinin en başında AKP iktidarının ileri demokrasi (!) anlayışının yarattığı baskılar olduğunu görmek için özel bir bilgiye gereksinim yok.

AKP yasaklıyor.

Bu anlayışla vatandaşın seyahat etme özgürlüğüne bile engel olabiliyor.

29 Ekim sabahı erken saatte Ankara'ya gitmek için yola çıktığımızda Gülüç'te polis otobüsleri durdurdu.

Kimlikler tek tek toplandı.

Araçların tüm belgeleri didik didik edildi.

Yetmedi, aracın içinde arama yapmak için yolcuların tümü indirildi.

Zaman uzadıkça uzadı.

Aradan 3 saat geçtikten sonra da, her şeyin yasal olmasına rağmen geçiş için izin verilmeyeceğini açıkladılar.

Elbette bekletilenler 'benim özgürlüğümü engelleyemezsiniz' dedi.

Yazılı belge istedi.

Biz bölücü terör örgütü müyüz?  diye soruldu.

Ülkenin işgal altında olduğu vurgunladı.

Bu uygulamanın faşist bir yaklaşımdan farkı olmadığı dile getirildi.

Çok şey söylendi.

Bu tepkiler karşısında emniyet görevlilerinin yaşadıkları sıkıntıyı yüzlerinden okumak mümkündü.

Sıkıldılar.

Ve kendilerine gelen emir gereğince görevlerini yerine getirme sorumluluğunda bulunduklarını ifade ettiler.

Sonuçta; Ankara'da 'Önce Vatan ve Cumhuriyet' diyebilmek için geceleyin sıcak yataklarından çıkıp yola koyulan Cumhuriyetçiler geri döndürüldü.

Yutkundular.

Yutkundular.

Söyleyeceklerini ise yutmadılar.

 

**

 

Akşamüstü Kdz. Ereğli'de Cumhuriyet yürüyüşünde patlama yaşandı.

Ereğli ayağa kalkmıştı sanki.

Binlerce insan yollara dökülmüş ve ay yıldızlı bayraklarıyla 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' dedi.

'Türkiye laiktir laik kalacak' sloganları attı.

Yer gök inledi.

O manzarayı görünce 'Bu millet uyanıyor' dedim.

Öyle mi bilmiyorum.

Ama etki tepki meselesi her zaman gücü elinde bulunduranların aleyhinde olmuştur.

Zonguldak'tan en büyük örnek ise şanlı madenci yürüyüşüdür.

4 Ocak 1991'de madenci anıtı önünden  yaya olarak başlayan o yürüyüşün heyecanını ben de yaşadım.

Gece Devrek'te sandalye üzerinde yatan binlerden biriydim.

O eylemde madenci ekmeğine sahip çıktı ve aldı.

Mücadeleyi kazanan madenci oldu.

Şimdi ise Cumhuriyet heyecanına azaltarak bitirme taktiği olarak uygulanan yasaklara karşı bu halk sokağa döküldü.

Umarım iktidar gereken dersi çıkarmıştır bu tepkiden.

Çıkarmadı ise işi zor.

Çok da zorlu.

Halk hareketi kıvılcım gibidir.

Ansızın çakar ve namusu olan Cumhuriyeti'ni koruyup kollamak için canını bile ortaya koyar.

İşte 29 Ekim kutlamaları.

Ereğli'de de ses verdi.

Güç sahiplerini uyardı.

Anlayana elbette.

Not: Ereğli'deki bu yürüyüşü siyasi rant olarak görenler büyük yanılgı içindedirler. Ereğli sokaklarına inen vatandaşlar bir parti veya kişi için inmedi. O sokaktakilerin tek amacı, Cumhuriyeti'ne sahip çıkmaktı. Öyle de oldu. Bu gerçeği de görüp anlayamayanların da anlayışa gereksinimi vardır.  

**

Cumhuriyetimizin 89. Kuruluş yıldönümü ile ilgili olarak gazetelerde yayımlanan kutlama ilanlarından bir tanesi çok dikkatimi çekti.

Dikkatimi çekme sebebi de, şu anda cezaevlerinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları tarafından verilen bir ilan olmasıydı.

İlanın metni sizlerle paylaşmak istiyorum.

Asil Türk Milleti.

Ülkemizin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma yolundaki en değerli kazanımı olan Cumhuriyet'imiz bugün 89 yaşında.

Bütün bir ömrünü Türkiye Cumhuriyeti'nin hür ve bağımsız yaşamasına adamış 325 masum insan olarak, yakınlarımız ve vicdan sahibi her vatandaş gibi biz de bu coşkuyu buruk bir şekilde yaşıyoruz.

Unutulmamalıdır ki, temelinde evresel hukuk ve adalet olmayan bir Cumhuriyet, çağdaş medeniyet seviyesine asla ulaşamaz. Çünkü adalet olmadan demokrasiden söz edilemez.

Ancak bilinmelidir ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün 89 yıl önce kurduğu bu Cumhuriyet'in aşığı ve yılmaz bekçileri olan bizler, tutsak bile olsak O'nu her koşulda yaşatacak ve yücelteceğiz. Bu uğurda bize takılan bu BALYOZ madalyasını da ölene kadar taşıyacağız.

Yüce milletimizin bu en büyük bayramı kutlu ve daim, canımız Türkiye Cumhuriyeti'ne feda olsun.

                                                     BALYOZ İFTİRASI MAĞDURLARI