“Ağzı Olan Konuşuyor” ya !

Konuşuyor işte.

Konuşacak da!

Çünkü ortada bir ceset var.

Leş gibi yatıyor iki seksen!

Bu ceset nasıl öldü?

Kim ya da kimler öldürdü?

Hasta ise ne zaman hasta oldu?

Tedavi niye başarısız oldu?

Gibi.

*

Fenerbahçe-Galatasaray maçını GS kazandı.

21 yıl sonra gelen galibiyetin mutluluğunu yaşıyor GS’liler şimdi.

Yaşayacak tabi ki.

21 yıllık özlemi anlatmaya kelam yeter mi?

O gün doğan çocuk şimdi fişek gibi delikanlı.

O gün doldurulan şarap yıllanmışlığı ile çok da değerli.

GS için eziklikten kurtuluşun maçının ardından elbette coşku yaşanacak.

Buna kim ne diyebilir?

Kutlu olsun!

*

Takımın borç batağından kurtulması için eli cebinden çıkmayan kulüp başkanı ne yapsın?

Hani bir söz var “parası ile rezil olmak” diye.

Bastırdı bastırdı bastırdı ve her gücü seferber ederek, batık bir kurumu ayağa kaldırmak için gecesini gündüzüne kattı ve bu arada da taraftarın ısrarları ile takımın başına da Ersun Yenal’ı bile getirdi.

Ama olmadı!

Ne yapsın başkan?

*

Empati yapmaya kalktığımızda en çok Ali Koç’a üzülüyorum.

Bildiğimiz veya bilmediğimiz hangi sıkıntıları aşmak için aile huzurunu bile bozan şu sürecin içinde kötü gidişe dur diyecek bir maçı da kaybetmenin üzüntüsünü o yaşıyor.

Yaşayan bilir.

O’nun penceresinden bakıldığında, kimse bir dakika bile durmaz ve basar istifayı gider.

Ki, böyle bir şey olsa kendi taraftarlarının içinden bile ne çok sevinen çıkar.

Bakar mısınız FB her zor durumda iken medya bülbülü olan eski başkan Ali Şen’e.

Ötüyor ta oralardan.

Tövbe estağfurullah!

*

Ya taraftar ne yapsın.

12 güç her zaman her yerde görevde.

Tüm enerjisini ve olanaklarını kulübün başarısı için ortaya koyarken acılara abone olmanın isyanında.

Hani bir söz var “En büyük taraftar, futbolcular sahtekar” diye.

Tek gerçek bu!

Topu kaybedince gülen bir futbolcudan Fener’e hayır gelir mi?

Böyle ruhsuz bir oyuncuya forma verene ne demeli?

Köküne kibrit suyu mu dökmeli?