MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Türkiye’yi dizayn etmeye devam ediyor.
Hükümet ortağı iken 2002’de seçimlere 1,5 yıl kala “erken seçim” istedi ve tüm hükümet ortaklarını barajın altında bıraktı.
2007’de 367 kirizinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri için “ben meclise girerim” dedi ve Abdullah Gül’e seçtirdi.
2014’de Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının Ekmeleddin İhsanoğlu olduğunu açıkladı. Bu aday ile muhalefet gümledi.
Haziran 2015 seçim sonuçlarından sonra yine erken seçim dedi ve aynı yılın Kasım seçimlerinde iktidarı yeniden tek başına koltuğuna oturttu.
2017’de birdenbire Anayasa değişikliği için referandum istedi ve yaptırdı.
Ve şimdi, 26 Ağustos 2018 tarihinde yine seçimleri erkene alıp Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini yapılmasını istedi.
Şu açık ki, Sayın Bahçeli istediği gibi Türkiye’yi ve Türk siyasetini yönetiyor.
Hiç kimsenin kızmaya mızmaya hakkı yok.
Siyaseti yönetemeyenler, yönetilirler.
Bu kadar basit!
KOYUN MESELESİ
Sosyal medyada iktidara oy verdiği için Türk halkını koyun yerine koyan paylaşımlar canımı yakıyor.
Nasıl böyle düşünülür ki?
Bu halk koyun değildir.
Küllerinden yeniden doğmayı başaran bu ülkenin yurttaşlarını koyun gibi gösterip aşağılamak ayıptır.
Doğru değildir.
Asıl koyun:
Türk halkı koyun değildir. Böyle düşünülmemeli. Koyun olanlar siyaseti yönetemeyip, bu halkı o kuyuya tutsak edenlerdir.
GÜNÜN HABERİ:
“Yediğimiz sebzede, içtiğimiz suda zehir çıktı
Sağlık Bakanlığı’nın açıklamadığı araştırmada incelenen 524 gıdanın yüzde 51.1’inde birden çok sayıda pestisit kalıntısı çıktı. Ayrıca çeşitli kimyasal atıkların sulara ve gıdalara arsenik geçirdiği de tespit edildi.
Kansere neden olan pestisitler özellikle anne karnındaki bebekler ve çocuklar için büyük tehlike oluşturuyor.
Ayrıca araştırmada, endüstride kullanılan çeşitli kimyasal atıkların sulara ve gıdalara arsenik geçirdiği tespit edildi.
Çalışmada, 34 örnekte ise folpet kalıntısına rastlanırken, gıda ürünlerinde ise saptanan pestisitlerin yüzde 40’ının hormonal sistem bozucu nitelikte olduğu belirlendi.”
Ne dediniz?
Deve mi?
Öyle öyle!