CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aday tanıtım ve seçim bildirgesi toplantısını izleyen gençlere dönerekBiz bu gençlerden ne bekliyoruz? Sizlerden istediğim sadece bir şey var. Siyasete ilgi gösterin. Siyaseti dinozorlardan temizleyin. Siyasette aktif olarak yer alın. Eğer sizler siyasete girerseniz emin olun Türkiye’de bugün yaşananların hiçbiri olmazdı. Ülkeye barışı sizler getirirdiniz” demiş.

Ne de güzel demiş.

Yıllardır gençleşme konusunda ısrarla yazıp çizip duranlardan biri olarak Kılıçdoğlu’nun bu açıklaması üzerine ister istemez bir gülümsedim.

67 yaşındaki Kılıçdaroğlu’ndan bunları duymak biraz garip geldi bana.

CHP’de 29 yaşından gün almış olan bir partili gençlik kollarında görev bile alamazdı.

Ya şimdi?

 

Size bir bilmece:

Kılıçdaroğlu gençlere “Siyaseti dinozorlardan temizleyin. Siyasette aktif olarak yer alın” diye seslenirken acaba kimden/kimlerden söz etmiş olabilir.

** 

Yaygın medyada belki de tarihin en ayıplı dönemi yaşanıyor. İletişim özgürlüğüne yapılan saldırı ve engellemeler karşısında omuz omuza mücadele vermesi gereken kalemler, kalemlerini kalemşörlüğe döndürerek birbirlerini ölümle tehdit edecek kadar zıvanadan çıktılar.

Gazeteci hedef gösteriyor!

Akıl sır ermez bu duruma.

Gazetecilik ile kalemşörlük arasındaki kırmızı çizginin arasındaki dokunulmaz nokta olan etik kavramına rahatlıkla tecavüz etmekten kaçınmama alışkanlığı dalga dalga yayılırken, elbette ki bu kötü gidiş büyük korku ve endişe ile izleniyor.

Neler oluyor?

Gazetecilik denen onurlu meslek böylesine tetikçiliğe kurban edilir mi?

Hele ki meslektaşını ölümle tehdit etmek!!!

Kimi zaman kendini çimdikleyerek “hayal mi görüyorum?” sorusuna yanıt aramak ta geçersiz.

Durum gerçek!

Kendisi gibi düşünmeyeni yok etmek için her türlü yolu ve yöntemi deneyip de başarılı olamayanlar şimdi ölüm diyor.

Yani bu şudur, öldürün.

Biraz daha ileri gidenler “gönüllü cellatlığa hazırım.”

 

Bu süreçte gazetecilik iğfal edilmiştir.

Özellikle de, Ergenekon ile başlayıp Şike operasyonuyla devam eden medyadaki kirlenme sınır tanımıyor.

Bu kirlenme bataklığından tek çıkış yolu olan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’ni ise ciddiye alan neredeyse kimse de kalmadı.

Vah bu mesleğe vah.

 

Su gider kum kalır.

Bir gün bu kirlenmenin göbeğinde veya kenarında yer alanlar da, tarihteki yerlerini çıkarılacak olan ayıplı albümde elbette teşhir edilir.

Edilmeli de!..