Bilinen bir sözdür.
Umut ve inancın tek bir can suyu vardır, Bilim Kültür ve Sanat.
Toplumların gelişmişlik çıtalarının yüksekliği, bu üç kelimenin içeriğinin doluluğu ile doğru orantılıdır.
2000 yılının ilk çeyreğini geride bırakıyoruz.
Etrafımız, özellikle doğu ve güney doğu taraflarımız ateş çemberi. Ülkemiz de bu durumdan etkileniyor.
İşte tam da burada bilimin kültürün ve sanatın önemi, bir kez daha en üste çıkıyor.
Bilim Sanat ve Kültür.
Can kıyımının, düşmanlığın, kan dökülmesinin, esaretin bağnazlığın karşısındadır.
Saygının, medeniyetin, yeni icatların, insan yaşamını güzelleştirmenin, yaşanılabilir bir dünyanın sürekliliğinden yanadır.
Ekonomik bağımsızlık, bu uğraşıların ileriye taşınmasında sürekliliğinin sağlanmasında önemli bir etkendir.
Karaelmasın kadrinin kıymetinin bilindiği, üretenin de hakkını aldığı 50’li 60’lı hatta 70’li yıllar.
Özel ilk okul, orta okul, sanat ve spor faaliyetleri ile bezenmiş bir kültürün ortaya çıkması. İmrenilesi bir yaşam standarttı, Avrupa’ yı aratmayan giyim kuşam, kültürel faaliyetler.
Kendisine kucak açan kasabanın kıymetini bilen, üretmesinde gelişip büyümesinde kasabalının da hakkının olduğuna inanan, gereğini de yapan 70’li, hatta birazda 80’li yıllar.
Sosyal yaşamda önderlik, kültürel çalışmalar, müzik koroları, tiyatrolar, lokaller, plajlar, sosyal tesisler. Tüm spor branşlarındaki takımlarıyla bırakın bölgeye, bütün ülkeye örnek olunan başarılarla gururlanılan zamanlar.
Kısacası birlik ve beraberlikle yaşanan mutlu seneler.
Yakın tarih, 2005-2006 yıllardan itibaren, yani 60 yılın üzerinde bir zamandır kasabanın etinden sütünden havasından suyundan hiç azalmadan hatta aksine çoğalan bir açlıkla faydalanan, buna karşılık acımasızca kasabadan elini eteğini çeken, bırakın kasabayı kasabalıyı, kendi çalışanlarına bile önceden hak ettiğini ziyadesiyle verirken, şimdilerde “kırk katır mı kırk satır mı” diyen bencil güç.
Yani kasabanın ekonomik lokomotifinin şimdiki tutumu.
Nereden nereye mi?
Kasaba da iki adayın daha çok öne çıkacağı yerel seçim kapıda.
Biliyoruz ki partiler, yerel yönetimlerde bile olsalar prensiplerinin ve bilinen dünya görüşlerinin dışında bir siyasal faaliyette, yani icraatta bulunmazlar.
Bilim dediğinizde.
Takdiri ilahi, işin fıtratında vardır veya bir bilim yuvası yöneticisinden bize okuyan insan lazım değil cevabını almanız.
Sanat dediğinizde.
Ben böyle sanatın içine tükürürüm diyen bir yerel yönetici ile karşılaşmanız.
Kültür demeden.
Biz tarikatlarla iş birliği içerisindeyiz bunu geliştireceğiz sözlerine maruz kalmanız.
Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur sözünden buralara.
Kasabalı, herşeye rağmen sosyal yaşamını (ekonomik zorluklar vs.) sanat ve kültür faaliyetlerini (bazılarının fedakarlıkları veya Don Kişotvari uğraşıları ile) devam ettirmeye çalışıyor.
Kasabalı, genciyle yaşlısıyla, sahili, yalı caddesindeki lokantaları, plajları, Çınaraltın’daki kahvehaneleri, sanat atölyeleriyle cıvıl cıvıl, kıpır kıpır çok renkli.
Şimdiki yerel yönetim gençler için yeni yeni Kafelerin de hizmete gireceğini de söylüyor.
Öyle görünüyor ki,
Yapılacak seçim, yalnızca zamanı gelmiş basit bir yerel seçim olmayacak.
Nuri ÖZTÜRK/ İzmir