2023 seçimlerine gelindiğinde, rahmetli Demirel’in ülke yetmiş sente muhtaç sözü hala geçerliliğini koruyor olsa da,

Siyasi ve ekonomik tarihe geçen bu söz, günümüze bir başka anlama bürünerek taşındı diyebiliriz.

Partiler artık bir oya bile muhtaç durumdadır.

Öyle olmasa, zamanında birbirlerine kurşun atanların, birbirlerini bir kaşık suda boğmaya çalışanların canımlı, cicimli, ciğerimli ittifaklar kurmaları mümkün olabilir miydi?

Nisan ayının başlarında muhalefet partilerinin kurduğu ittifakın protokolü açıklandığında anlaşıldı ki minik minik particikler ana muhalefet partisini orasından burasından öylesine ısırmışlar ki yüzde değil de binde bilmem kaçlık oy oranlarına karşılık öyle tavizler kopartmışlardı ki.

Rüyalarında bile görseler hayra yoramayacakları sıralardan milletvekili kontenjanlarını ceplerine koymuşlar ellerini ovuşturmaya başlamışlardı.

Sonrasında ittifak dışında kalan cürümleri kendilerinden menkul olanların çaplarına da bakılmadan kenardan köşeden, açıktan veya alenen size destek vereceğiz söylemlerine inanılarak verilen tavizleri de işin içine kattığımızda Sarı Öküz ’ün çoktan verilmiş olduğunu, artık verilecek pek bir şeyin kalmadığını da öğrenmiş olduk. 

Gerçi bu durum peşin satan tüccar misali iktidarda olanlar için pek sıkıntı yaratmıyordu.

Ama muhalefette olup da iktidar hülyalarıyla ittifak kuranlar için, sandıklardan hüsran çıktığında, vaziyetin yandı gülüm keten helva hallerine dönüşmesi kaçınılmaz bir son olmuştu.

Düştükleri bu duruma kendileri dahil hiçbir aklıselim kişinin şaşırmadığını söylersek, yanlış bir tespitte bulunmamış oluruz.

Seçimler sonuçlandığında yani takke’ nin düşüp kel’ in de göründüğünde, kızılca kıyametin kopması normaldi kimse için de sürpriz olmadı.

Öküz öldüğüne göre artık ortaklıkta bitebilirdi.

Öyle de oldu.

İşin muhalefet tarafına bakıldığında kimsenin kazançlı çıkmaması gerekirken, yüzde sıfır noktalı oy oranlarıyla, onar- on beşer vekilini meclise sokan bir başka parti, partiler bizim ülkemizden başka bir yerde var mıdır?

Varsa da ben bilemiyorum.

Sonrasında ne mi oldu?

Gelsin eteklerdeki taşların dökülmesi, suçlamaların, itirafların, en kralları, zaten ben söylemiştim benzeri kirli çamaşırların ortaya saçılması tabirinin eksik kaldığı en pespaye karalamalar.

Hadi ortaklıktan kopan partilerin tutum ve davranışları neyse ne de.

Yahu yanı başındaki kurmaylarının yardımcılarının söylediklerine ne demeli.

Neler mi söylüyorlar.

Mesela.

Ekmeleddin rezaletinden ders almamış olmalı ki Cumhuriyetin de bu partinin de kurucusuna tavır alan, oram buram ağrıyor bahaneleriyle önemli günlerde huzuruna, anıtına bile çıkmayan birinin Cumhurbaşkanlığı adaylını telaffuz etmek.

Mesela,

En yakınındaki kurmaylarından yardımcılarından bile gizleyerek parti adına pazarlıklara girişip bol keseden taahhütlerde bulunmak.

Başından buyana işin içinde olan tüm etkili ve yetkili kişiler söylemedik bir şey bırakmadılar ama nedense bunlara muhatap olan kişiden tek bir laf dahi duyamıyoruz. (Gerçi bundan sonra ne söylerse söylesin bir önemi olmayacak ya)

Eee o zamanda ister istemez bir tespitte daha bulunmak gerekiyor.

Böyle bir siyasi ortamın yaratılmasını isteyen, bunu düşleyen, bunun için uğraşan iktidar mensupları, yanlıları veya her kim olursa olsun, hiçbir kimse, bu duruma gelinmesinde bu sözlerin muhatabı olan kişi kadar rakiplerinin çalışmalarına katkı koymamıştır, koyamamıştır.

Ülkenin değişimine de partinizin değişimine de karşı çıkanlar sizi ayakta alkışlıyor.

Zamanın kasabasında bir partinin ileri gelenleri kendi İlçe başkanlarını Genel Başkanları Beyefendi’ye şikâyet etmişlerdi.

Efendim, İlçe Başkanımız, karşı partiden olan Kasabanın Belediye Reisi ile çok içli dışlı oluyor, partimizle yeteri kadar ilgilenmiyor, kusura bakmayın ama belki seçimlerde ona oy bile istiyordur demişlerdi.

Bu suçlamalara ve şikayetlere Beyefendi’nin cevabı çok açık, çok anlaşılır ve çok net olmuştu.

Canım rahat olun, İlçe Başkanımız işini bilir.

Emin olun Ana Muhalefet Partisinin Başkanı da işini çok iyi biliyor.

 

Nuri Öztürk / Sapanca