Yüz yılın felaketini yaşadık. Plansızlığın, denetimsizliğin, imar barışı ile oy avcılığının bilim ve liyakatten uzaklaşıp rant hırsının kurbanı olduk.

TOPRAK ANAYA İHANET ETTİK. Dini bırakıp betona ve ranta taptık. 1999’da yaşadığımız depremden ders aldığımızı söylemek zor. Ders almış olsaydık bu kadar can ve emlak kaybı olmazdı. Acaba geleceğimizi KADERE mi bağladık?!..

Ders alan yada bilimle giden iki Belediye Başkanının beldelerinde (İzmit/Tavşancıl, Kahramanmaraş/Erzin) yıkım ve ölüm olmaması bize derstir. Eğer neden başımıza geliyor diye sorarsak, tek cevabı, ders almamış olmamızdır. Ve de biz ders alana kadar tekrar edecektir. Asla kayıp sayısı belli olmayacaktır. Çünkü 50 bin üzerine çıkarsa Afet Bölgesi ilan edilecek ve 5 sene vergi alınmayacaktır.

Yeni Şafak Gazetesinde 10.07.2013’te çıkan haberde “mimar, mühendis vesayeti bitti, bundan sonra projeler hiçbir kurumun vize ve onayına tabi tutulmayacak” yazılmıştı. Bu kaderin planı mıydı?..

Kurumların hazır olmadığı, iyi yönetilmediği, ilk 24/48 saatin önemli olup kaybedildiği, bölge insanının verdiği röportaj ve söylemlerinden anlaşılmaktadır. Ne ve nasıl tedbir alınması gerektiği ayrı yazı ve uzmanlık konusudur.

Depremde de güvenli bölgeden 2.derece kritik düzeye geçilmiştir. Bu değişim yağış, gıda üretimi, orman ve toprak kullanımı dolayısıyla açlık, susuzluk, sel ve diğerleri gibi karşımıza çıkacağı öngörülmektedir.

Ereğli’de çarpık şehirleşme rant ekonomisine kurban edilmektedir. Deprem açısından güvenli bölge gibi görünse de Düzce depreminde fay kırığının Yığılca üzerinden Alaplı’ya geldiği nedense telaffuz edilmemektedir. Yeni araştırmalarda Kastamonu, Karabük, Bartın’dan Zonguldak’a yeni bir fay kırığı haritalara işlenmiştir. Karasu Sakarya’da fay kırıklarının olduğu da unutulmamalıdır. Ayrıca Kahramanmaraş depreminin domino etkisi yaratacağı da uzmanlarca söylenmiştir.

Gölyaka’daki 4,5 büyüklüğünde 10 saniyelik depremde nasıl sallandığımız ortadadır. Kaldı ki Kahramanmaraş’ta olan çoklu depremin önündeki fay hattını nasıl etkilediği de belirsizdir. Güvenli bölgeler aniden güvensiz bölgeler haline gelmektedir. Ereğli’de de binalar güçlendirilmeli, deprem perdeleri konmalıdır.

Ereğli’de imar affı ile bina park alanları daraltılmış, kat arttırılmış, kaçak yapılmış, kurallara uymamış, heyelan bölgesi üzerinde ne kadar yapı olduğu belirsizdir. Ereğli’de evinden şüphe edenler Ereğli Heyelan Haritalarına öncelikle bakmalıdırlar. Bu bölgelere iskan verenleri araştırmalılar. Bu bölgede oluşacak problemlerin vebali zarar görenlere değil, imara açanlara yöneltilmelidir.

2007/2008 yıllarında yapılan çalışmada da Ereğli’de 3 bin civarında uygun olmayan yapı belirlendiği söylenmekte ama buna rağmen hiçbir tedbir alınmadığı da ortadadır.

Yerel yönetimlerin görevi, seçildiği bölgenin halkına hizmet etmektir, müteahhit ve yüklenicilere rant kazandırmak, rant elde etmek değildir.

Vatandaş yöneticilere, rant peşinde olanlara hizmet eder konuma gelmiştir. İnsanların deprem olan veya olmayan yerde ranta kurban edildiği açıktır. Kentsel yapılanma rantsal yapılanmaya dönmüştür. Ereğli’de de imar affı ile ne kadar para toplandığı ve nasıl sarfedildiği vatandaş için soru işaretidir.

Suç; denetim görevini yapmayan, malzemeden çalanlarda olduğu kadar bu insanları oraya getiren, siyasete alet olan bizlerdedir. Seçilen yöneticiler halka hizmet için seçilmelidir. Siyasete, ranta hizmet eden hırslı, tutkulu, bilimden uzak insanların buralara gelmesi Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay’daki sonuçlara neden olabilmektedir.

Susmak, soru sormamak sormaktan, düşünmekten korkmak sorumluluğumuzu azaltmaz aksine arttırır. Eğer itiraz etmez, hesap sormaz, unutur susarsak bir sonraki bağış ve yardım isteği bizim için olabilir. Kader deyip Allah-ı Tealaya bağlarsak binaları o mu yaptı denetledi, rantı ile lüks arabalar evler alıp har vurup harman mı savurdu…..

Kader; Allah-ı Tealanın kararı deyip suçu Allah’a yıkmaktır. Bunu söyleyenlere o da vahiyle size mi indi diye sormak lazım!..

TURGUT SIDAL