Henüz 19 yaşında iken İstanbul’u fethederek, çağ kapatıp çağ açtırdığını, altı lisan konuştuğunu, felsefe astronomi matematik trigonometri gibi bilim dallarına, mimarlık müzik resim gibi güzel sanatlara özel ilgi duyduğunu.
Topkapı Sarayı, Rumeli Hisarı gibi emsalsiz yapıları yaptırdığını, ilk havan topunun çizimini yapıp İstanbul’un fethinde kullanıldığını
En anlamlısı da kıtalara yayıldığı zaman bile, imparatorlukta yaşayan farklı dinlerden mezheplerden kültürlerden insan topluluklarının hakkaniyetle bir arada tutulup adaletle nasıl yönetildiğini biliyoruz.
.....................
İzmir’in Darağaç semti, Konak ilçesi sınırlarında eski havagazı fabrikasının yakınlarında bir yer.
Canlı yaşam belirtisi olmayan, neredeyse tamamı yıkık dökük evlerin yanında birkaç eski Taş Rum Evi, sokaklarında gezenleri geçmişe götürse de Darağaç’ın şimdilerdeki hali çok farklı.
Her gün bir yenisi yükselen gökdelenlerin gölgesindeki semtin, daracık sokaklarında küçük küçük yıkık dökük camsız damsız kapısız evlerde artık başka bir yaşam var.
Burası bir teneke mahalle, gündüzleri belki ama geceleri sokaklarında dolaşabilmek için, yalnızca güçlü ve hızlı ayaklara değil, cesarete, kalp çarpıntısı olmayan koca bir yüreğe de ihtiyaç olabilir.
Terk edilmiş evlerin ayakta kalan son duvar yüzeyleri Andy Warhol’u kıskandıracak ustalıktaki Grafitti sokak sanatçıları tarafından açık hava sergi alanına dönüştürülmüş.
Olağanüstü çizimler sokakları gezenlere şaşırtıcı, görsel bir şölen sunuyor.
Büyükbaba Domesthenis İssigonis varlıklı birisiydi. Yunan adası Paros’ta yaşıyorlardı.
İşte akıllar da kalan, daha doğrusu hiç unutulmayan Fatih Sultanın Mehmet’in vizyonundan sebep mi dersiniz, yoksa içinde bulundukları dönemin reformcu Padişahı Tanzimat’ı ilan eden II Mahmut’un etkisinden mi dersiniz?
1830’ların başında tası tarağı toplayıp, ailesini daha iyi şartlarda yaşatabileceği, işlerini büyütüp genişletebileceği, sanata sanatkara, zanaata zanaatkâra, ahalisinin de hoş görüşüne inandıkları Osmanlı’ nın Smyrna ’sına yani İzmir’e göç etti.
Yüzyıla yakın bir süre yaşayacakları Osmanlı İmparatorlunun sınırları içindeki Smyrna’nın Darağaç semtine yerleştiler.
Torun Alec İssigonis 1906 yılında burada doğdu.
Babası gemi inşa mühendisiydi. Yunan kökenliydi. Annesi Bavyeralıydı.
Küçük Alec, Darağaç sokaklarında Türk Rum Ermeni Rus, Müslüman Hristiyan Musevi ve diğer dini, etnik kökenlerden gelen arkadaşlarıyla, onların kültür ve gelenekleriyle iç içe çocukluğunun delikanlılığının en güzel en mutlu günlerini yaşadı.
İlk otomobil sevdasına da Darağaç’ın o günde, bugünde dar olan sokaklarında kapıldı.
Aile 1922 yılında biraz da zorunluluktan İngiltere’ye göç etti.
Genç Alec, rüyalarını süsleyen otomobil hayallerini gerçekleştirmek için mühendislik okudu, mekanik çizimlerle kendini geliştirdi.
1956 yılında başlayan petrol krizi nedeniyle, minimum dış tasarımlı! geniş iç hacimli, dört yolcu kapasiteli sürüş ve yakıt tasarrufu mükemmel, uygun fiyatlı bir otomobil tasarladı.
Şimdilerde bile büyük hayran kitlesine sahip dünyanın en fazla bilinen tanınan Mini Cooper’ı işte böyle ortaya çıktı.
.....................
1908 de tarihe Jön Türk devrimi olarak geçen olayların sonrasında tahttan indirilen Padişah Abdülhamit’in oğlu Osman Ertuğrul’un eşi Prenses Zeynep Osman,
Atatürk’e hayranlığını, onun eserleri Cumhuriyet ve Laikliğe şükranlarını, minnettarlığını belirtip
O olmasaydı bizlerde, ülkemizde olamazdı diyor (Yılmaz Özdil-Yaşamak Cesaret İster)
.....................
Şimdi
620 yıldan fazla süren imparatorluğun, Padişah Gelin’inin söyledikleri ortada dururken,
Yedi düveli dize getirdiği halde Yurtta ve Dünyada Barış diyerek dünya alemi kendine hayran bırakırken,
Biz ise kurduğu Cumhuriyetin yüzyılı aşan ayakta dimdik duran haliyle gururlanırken,
Onu kuran partinin Genel Başkanına Biz Osmanlı’nın Çocuklarıyız diyerek saldırmanın acizliği acaba! neyin nesi olabilir?
Nuri ÖZTÜRK / İzmir